26 Haziran 2010 Cumartesi

Vuvuzela Vs. Karpuz


Meteorolojinin tahminlerinin benim idda tahminlerim gibi kaldığı (şimdiye kadar sadece 3 (yazıyla üç) tl kazandım) sıcak kelimesinin anlamsız kaldığı sıradan bir adana öğleniydi. Yapılacak en iyi aktivite olan evde hareketsiz durmayı icra ederken sıkıntıdan beynimin yok olmaması için izlediğim Dünya Kupası tek avuntum. Ekranda Ömer Üründül ,kanepede ben maçın orta saha mücadelesi şeklinde geçmesi yüzünden kendimizden geçmiştik. Vuvuzela sesleri ninni gibi geliyor uyumamak için koyunları tersten sayıyordum(ki arada yaparım 3er 5er). Her şey sona erecekti ki o geldi; mahallemizin Sir ünvanlı(lakaplı) karpuzcusu. Geldiğini karpuz satarken kullandığı benim Latin Amerika dillerinden biri olduğunu tahmin ettiğim bir dilden anlıyordum. Karpuzcunun her bağırışında Slovakya atak yapıyor vuvuzela sesleri yükseliyordu.Birden heyecanlandım. Bu bir meydan okumaydı. Karpuzcu eline megafonu aldı ve bağırdı "kaaerrpiooss", durumu eşitlemek için televizyonun sesini sonuna kadar açtım ve yanıt gecikmedi "vuuuvuuzelaa". Karpuzcu sağlı sollu ataklarla kaleye yöneliyordu fakat vuvuzela defansta geçit vermiyordu. Vuvuzela kontra ataklarla etkili olmaya çalışıyor fakat forvetleri etkisiz kalıyordu. Ve sonunda karpuzcunun rakip yarısahaya yıktığı oyun sonuç veriyor ve maçı Sir 1-0 kazanıyordu. Sonra yüzüme dünyamızın ışık kaynağı güneş vurdu ve uyandım. televizyona baktım maç 0-0 bitmişti ve ömer üründül yorumları devam ediyordu. Neyse önümüzdeki maçlara bakıcaz dedim. O sırada annem mutfaktan seslendi "Karpuz aldım kalkta yiyelim". Yüzümde buruk bir gülümseme ile mutfağa gittim...

24 Haziran 2010 Perşembe

Adana'dan sıcak bir karşılama

Okullar kapandığından mütevellit yazılarımızı düzenli yazamıyoruz. Bu blogu takip eden kişilerden (70 milyon) özür diliyoruz. İlk başta yol yorgunluğu vardı. Sonuçta şehirler arası otobüs yolculuklarında geçti çocukluğumuz ve çantamızda otlu peynir kokusuydu babamız. Bunda hemfikirsek devam edelim. Sonra birtakım sebepler (ne oldu, savaş mı çıktı).Umarım bu başlangıçla beraber yazılarıma düzenli devam ederim.
Ve Adana!!!
Eskişehir'den binerken 20 derece olan hava, Adana'ya sabahın erken saatlerinde ulaşmama rağmen 34 dereceyi gösteriyordu. Öğlen vakti sokağa çıkma yasağı uygulanan güzel şehrimde sıcaklık ölçümü asfaltta yumurta kırılarak yapılıyor. Sıcaklıktan ziyade yüksek nem oranıdır Adana'yı Adana yapan. Hissedilen sıcaklık yer yer 50 derecenin üzerine çıkarken balkanlardan hiç bir soğuk hava dalgası gelmez. Arada Akdeniz'den gelir o soğukluk, yani buraya bazen güzel şeyler de gelirdi, ama hiçbiri uzun kalmazdı. Bazen o kadar sıcak olur ki meteorolojiyi arayıp "telefonunuzda bi bozukluk var ahizeye bi üfler misiniz?" diyesim gelir, sonrası malum.
Geçen gün gece 12de 31 derece olan sıcaklıktan dolayı balkonda atletle yatıyordum. Bu bir Adana geleneğidir. Normalde köylerde damda yatma olarak görülen bu uygulama, Adana'nın hızla şehirleşmesi sonucu dam kalmadığından balkona dönüşmüştür. Ortalama her 10 balkonun 6-7sinde atletle yatan bireyler görülebilir. Benim balkon maceram ise sabahın erken saatlerinde çiğ yağması sonucu hastalanmam ve 2 gün ateşli bir şekilde ( seksi anlamında değil) yatmamla sonuçlanmıştır. Böyle sürprizlerle doludur canım Adanam.
Adana'yla ilgili yazılarıma devam edecem(şalgam, şırdan, kebap, caner-tülin ve en önemlisi Murat Kekilli).

Bu arada milli doktorumuz Mehmet Öz'e Türkçe öğretmek için gönüllü olacam. Yanıma da alırım bi doktor ,ki muhtemelen Bucu veya Ender Saraç olacak (ikisini aynı kefeye koymak) çünkü başka doktor tanımıyorum, teknik terimleri de öğretirim. Hayır zaten doktorsun ne dediğin anlaşılmıyo, bi de üstüne kimsenin anlamadığı bi şiveyle konuşuyosun; hepten zararsın Mehmet. Senin şiven yüzünden kaç kişi yanlış şeyler yedi içti de genç yaşta telef oldular. Lütfen ama... Afedersin gapçuk ağızlı dicem de terbiyem elvermiyor. Bu işe bir an önce çözüm bul bak Rafet El Roman bile nasıl öğrendi Türkçe'yi, daha 2 sene önce kot pantelonla geziyodu.

9 Haziran 2010 Çarşamba

İnternette çığır açacak öncülük yine beyinbedavada

Herkese merhaba, şu anda internette bir çığır açmak üzereyim. Bildiğiniz gibi beyinbedava blogu olarak komik kedi resimleri ve bebekli bloglar hakkında ciddi bir muhalefetimiz var. Mezun olunca ilk işim kedi ve bebek resimleri bulup bunları temizleyen bir filtre programı yapmak. Eğer internet gelip kapımı çalıp," abi Allah senden razı olsun, ver şu mübarek elini öpim" demezse gelin beni bulun. E tabi ki bunlar silinince insanlar birbirlerine ne yollayacaklar, hangi resimlere bakıp da "canımmmmm ne kadar tatlı, sümüğünü yerim ben senin, abucu gubucu" yorumlarını yapacaklar. Tabi ki bir şeye muhalefet olan beyinbedava mutlaka bunun alternatifini de sunuyor.Bunun alternatifi ne olabilir diye beyin fırtınası yaparken birden aklıma geldi.

BEBEK + KEDİ = TEMBEL HAYVAN

Tabi ki tembel hayvan!!! Hem bebek kadar tatlı ve sevimli hem de kedi kadar tüylü, ikisinin de yerini tutacaktır, ayrıca adında gizli çok derin bir felsefesi var. Bana önceki hayatında hangi hayvandın deseler kesinlikle tembel hayvan derim. Dünya tembel hayvanlar tarafından yönetilse ne kadar güzel olurdu bi düşünsenize.

Şu andan itibaren internetin yeni çılgınlığı tembel hayvan fotoları ve videoları paylaşmak olsun. Buna öncülük ederek ilk hamleyi ben yapıyorum. Allah aşkına şunların sevimliliğine bakın, ne kadar da tatlılar:

Meet the sloths from Amphibian Avenger on Vimeo.

6 Haziran 2010 Pazar

İzlanda, Güzel İzlanda, Canım İzlanda


İzlanda, dünya üzerinde yaşamak istediğim tek ülke. nedendir bilmiyorum izlandaya karşı aşırı bir çekim var bende. belkide umut sarıkaya felsefesindeki gibi "dünya için susurluk neyse(dikkat türkiye için değil) bende insanlık için o değerde yaşamaktan mutluyum" dediğim içindir. türkiye deseniz zaten askeri gücü hariç gelişmekte olan ülkeler statüsünden asla çıkmayacak sadece askeri konular gündeme geldiğinde iki kutup arasında paylaşılamayan taraf olabilecek bir ülke. böyle bir ülkede yaşamaktan nefret ettiğim söylenemez.Ama sadece futbol başarılarıyla ülkesini memnun edebilen bir ülke birazda bizi kandırıyormuş gibi geliyor. Ama İzlanda çok farklı. ülkede yaşanan bir felaket olayında bile tüm dünyayı komik duruma düşürebilen ve buna gülebilen tek ülke olan (bkz.eyyafyallayokull), dünyaca ünlü tek yıldızının sexy ve iyi reklam yapabilen biri yerine gerçekten yetenekli bir insan olan, okulda derslere girerken ayakkabıların çıkarılıp çıplak ayakla ders yapılan, kandırıldığı için değil gerçekten ülkesinde mutlu olan insanların yaşadığı ve bu konuda ilk 5e giren ve her yerini milyonlarca gereksiz insanın doldurmadığı(oraya ben gidince yüzdesi artacak kesinlikle:) sadece yeteri kadar insanın yaşadığı başka bir ülke biliyormusunuz? biliyorsanız lütfen banada söyleyin çünkü izlanda çok uzak.

4 Haziran 2010 Cuma

Uykusuzluk...

Yaklaşık 10 gündür uyku sorunu yaşıyorum. Niyeyse ne kadar uykum gelirse gelsin sabah ezanını duymadan uyuyamıyorum. Acaba bana mesaj mı vermeye çalışıyor anlamıyorum da. Şu aralar ciddi biçimde "uykusuzluğu" dövesim var. Böyle uykusuzluk olsa tekme tokat girsem, ağzına ağzına vursam da hıncımı alsam. Mesela gelse kapıma böle, dese "abi bi maruzatım olacaktı" ben de ters ters cevaplar versem sonra da bi bahaneyle buna girişsem şöyle güzelce.
Bi de bu uykusuzluk sorunu yüzünden acaip acaip rüyalar görüyorum. Geçen gece "circuit"i gördüm. Bildiğin "circuit analysis" dersi yani. Böyle bıyıklı, hafif uzun boylu, esmer gelmiş diyor ki ben senin ev arkadaşın olmaya geldim."Zaten 73 de aldın artık aramız da fena sayılmaz gel he de olsun bu iş" diyor. Düşünüyorum her sene her sene circuit çekilmez valla. "Yok olmaz git işine ben digital'le anlaştım onla çıkacam ona söz verdim" diyorum. "Mesele paraysa manyetiği de alırız yanımıza 3. olarak bak iyi çocuktur tanısan çok seversin" diyor. "Yok ondan değil canım aramızda paranın lafı mı olur circuitcığım" diyorum geç gelmiş samimiyeti kaybetmemek için "ama şimdi digital yurttan çıkacak ortada bırakmak olmaz söz verdik bi kere keşke sen önceden söyleseydin" diyorum. "Hem sen Melih'le iyiydin noldu ki" diyorum, "Ya iyi çocuk da, sağı solu belli olmuyor" diyor."Artık olmazsa Ufuk söylemişti çıkalım diye onla çıkacam" diyor. Son olarak "Şimdi sen benle eve çıkmayacağına emin misin?" diyor, "eminim" diyorum; "al o zaman sana FF" diyor,"HAAAAAYYYIIIIIIRRRR" diye çığlık atarak kan ter içinde uyandım.
Sabah ilk işim rüya tabirleri ansiklopedisinden anlamını aramak oldu. Tez vakitte elime yüklü miktarda para geçecekmiş, ne alakaysa.

Not: Bu yazıda ismi geçen kişi ve dersler tamamen hayal ürünü olup gerçek kişi ve derslerle hiçbir alakası yoktur...