26 Ocak 2011 Çarşamba

Out of the Sight!


Bir an için kendime Turgut Özal ve Kenan Evrende geçecek korku dolu yol hikayemde bana eşlik edecek birini buldum demiştim. Kız yanıma doğru yaklaşıp merhaba dediğinde kafamda dönen romantik dakikalarda bitmişti. Bende selam verdim. İsmini sorduğumda söylemedi, neden diye sorduğumda ise "Nüfusta yazan ismimi beğenmiyorum, şimdide takma isim için tam zamanı diye düşündüm ama daha bulamadım" dedi. Kendi ismimi söylersem karizmanın gideceğini düşündüğüm için bir takma isim düşündüm. Kantır oynarken kullandığım Dj_killer da pek uygun olmazdı sanırım. Bende boş ver o zaman benimkini de dedim. Tamam o zaman cevabıyla yolumuza devam ettik. "İncirlik güvenli bölgeymiş sanırım. Askerler orada bir yığınak ve hastane yapmışlar son kalan insanlarda oraya doğru yola çıkmışlar diye duydum" dedi kız. Bende tamam demiştim ama ergen beynim kızdan hoşlanmaya başlamıştı, zombi mombi kalmamıştı aklımda. Gel önce bizde bir film izleyelim dediğimde kız niyetimi anladı ve sen nasıl bir çocuksundan başlayan konuşması arada serpiştirtilmiş küfürlerle tek başıma giderim benle sona ermişti. Yalvarmalarım sonuç vermemiş kız elinde altı patlarıyla yürümeye başlamıştı. Arkasından gitmek istediğimde ise beni vurmakla tehdit ettiği için korkudan evin önüne geri dönmüştüm. Kafamda kurduğum güzel yol hikayem başlamadan bitmişti. Bende İncirliğin ne tarafta olduğunu bilmediğim için yürümeye başladım. Yolda gördüğüm ve hakladığım (insanın ağzında puro varsa haklar, öldürmez) zombiler ve bir kaç alarmı çalışan araba dışında bir hareket görmedim. Arabalardan birini çalmaya kalkışmıştım ama o kabloları bulup kopartıp birbirine sürtme olayı nedense ben yapınca olmuyordu. Kızın gittiği yoldan gitmeye devam ediyordum. Yolda devam ederken yerde pembe bir nüfus cüzdanı gördüm, merak edip elime aldığımda "o"nun resmini gördüm. İsmini görünce onu "o kız" olarak hatırlamak daha işime geldi. Çok yakından gelen bir silah sesiyle irkilmiştim. O yöne doğru baktığımda onlarca zombi kızı şıkıştırmıştı yardım etmek için oraya koştum ve gözümü kapatıp ateş ettim. Gözümü açtığımda kızı vurduğumu anlamam için kızın küfürlerini duymam yeterli oldu. Hass deyip sesi duyup bana doğru koşan zombilerden kaçmaya başladım. Sorasında ise Kardeşler Unlu Mamüllerinde çıkan başka bir grup zombi daha görünce arada kalıp aslında lisede okul dışındaki vaktimin yarısını geçirmeme rağmen hiç bir anımın olmadığı İnne girdim. Sonrasında kapıyı kilitledim ve zombiler yaklaşık 1.5 saattir kilidi iptal ettiğim otomatik kapıdan geçmeye çalışıyorlar. Aha şu anda camı çatlattılar. Sanırım bir kaç dakikam kaldı. Bende hikayeyi pembe nüfus cüzdanını okul gömleğimin cebine koyarak ve elimde tabanca onları bekleyerek bitiriyorum.

(Halis Kuneri, bu maili atmasından yaklaşık 32 dk sonra şehre giren Amerikan askerleri tarafından gelirken yolda omuzundan vurulmuş bir halde bir apartmanın çatısından yardım isteyen Yeter Bukadar ile birlikte kurtarıldı. Daha sonra tüm olayların arkasında İsrail olduğu anlaşıldı.)

SON

25 Ocak 2011 Salı

Erkek Beyni Çalışma Sistemi


Görme lobu: Oha kız! Hemde güzel! Normalde ters olarak görüyorum ama dişiyi nerde olsa tanırım.

Mantık lobu: Buraya bakıyor mu?

Görme lobu: Bakmıyo... Aha baktı 0.3 milisaniye sürdü

Mantık lobu: Acaba beğendide mi baktı, yoksa gözü mü kaydı yada şehlada olabilir yada arkamda birine mi baktı yada...

Hipotalamus: Tamam hacı her neyse ben salıyom testesteronu.

Mantık lobu: La dur bi karar vermedim daha.

Hipotalamus: Valla ben karışmam hacı benim işim bu güzel kız gördüm mü salarım affetmem

Mantık lobu: Şimdi gidip yanına konuşsam mı? Sonra ne güzel çıkarız sonra evleniriz çocuklar, ssk fln mutlu mesut yaşarız sonra falan filan yada kız hiç yüz vermez facebookta duvarına yazar sonra 1363 people like it sonra haberlere fln çıkar rezil olurum sonra intihar ederim sonra...

Görme lobu: Lan acele edin kız durağına geldi ayağa kalkıyor. Allahıma bidaha baktı.

Mantık lobu: Bende ona şimdi gidiyorsun ama çok şey kaçırıyorsun bakışı atimde anlasın gece uyuyamasın yada s*ktiret başını öne çevir okula az kaldı vizen var onu düşün

Hipotalamus: Olum hakkaten bizden bi bok olmaz. Testesteronu boşa harcattınız, en sonunda zuladaki östrojeni saldıracaksınız bana o olacak

Koku lobu: ayakkabı mı o kokan?...

2 Ocak 2011 Pazar

Bir geç kalmanın anatomisi

Yeni yılın ilk yazısı tabi ki yılbaşı hakkında olacak. Ama bu sefer somut bir olayı anlatacam.
31 Aralık akşamı saat 6'da hala bir yılbaşı planım yoktu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Herkes planlarını yapmış, ben ise yılbaşına evde PES oynayarak girmek istemiyordum. Yeni yıla İbrahimoviç'le, Ronaldinho'yla, Fabregas'la girmek beni gerçekten çok üzecekti. İnternette gezerken aklıma takıldı, Ankara'ya bilet var mı diye bir bakim dedim. Ek sefer koymuşlardı ve evet bilet vardı. Yasin'in (endergelişenossasunaatakları) yanına gidiyordum.
Saat 7'ydi ve ben evde değildim, 8'deki trene yetişmem lazımdı.Eve gittiğimde saat 7:20'ydi. 20 dakikada hazırlıklarımı yaptım ve 7:40'ta internetten bilet aldım. Başka çarem yoktu taksiyle gidecektim. Melih'ten aşağı inip taksi çağırmasını rica ettim. Ama normalde 2 dakikada gelen taksi bir türlü gelmiyordu. Saat 7:50 olmuştu, artık yetişmem imkansızdı. Hemen çıkıp bileti değiştirmem lazımdı. Melih'in bilgisayarı açık diye direk onlara çıktık. Ama internette bir sorun vardı ve site açılmıyordu. Tam umutlarım tükenmek üzereyken site açıldı. Değişim işlemini o kadar hızlı yaptım ki nasıl yaptığımı hatırlamıyorum bile. İşlem bittikten sonra işlem saatine baktım ve aşağıdaki manzarayla karşılaştım.


Evet; trenin kalkmasına 1 dakika kala bileti değiştirmiştim.

Yeni biletim 9:15'teydi. Rahat rahat giderim diye düşünüyordum.Biraz oyalandım. 8:40 gibi evden çıktım. Karnım zil çalıyordu, "köşedeki tantuniciden bir tantuni dürüm alırım yiye yiye giderim" diye düşünüyordum. Dürümü aldım, yavaş yavaş giderken bişeyi farkettim. Adalar'daydım ve trenin kalkmasına 5 dakika vardı. Birden dürümü yemeyi bıraktım koşmaya başladım. Atkımla,beremle,gocuğumla annesi tarafından kışın giydirilip okula gönderilen çocuklar gibi koşuyordum. Tren istasyonuna girdim:
--Ankara yönüne gidecek olan yüksek hızlı tren hareket etmek üzeredir.
Hızla merdivenlerden inmeye başladım.Saate baktım 2 dakika vardı. "Bunu başarabilirsin" diye düşündüm. İndiğim merdivenlerden geriye çıktım, istasyona geri döndüm.
--İyi akşamlar abi, bi Uykusuz alabilirmiyim?
Amca olanca yavaşlığıyla dergiyi verdi. Para üstünü almadan aceleyle gitmek isterdim ama malumunuz öğrencilik.
Tekrar merdivenlerden hızla inmeye başladım. Perona çıktım. Hosteslerin kapıyı kapatmak üzere olduklarını görüyodum. Bir elimde tantuni dürüm, diğerinde Uykusuz'la, bir yandan da kapişonumu açılmasın diye tutarak olanca gücümle koşuyordum. Kendimi "Köyden İndim Şehire" filminde takım elbise ve fötr şapkasıyla koşan Himmet Ağabey gibi hissediyordum.
--9:15 oldu hadi kapıyı kapatalım.
--Bi dakka, bi dakka, gelen var, gelen vaaağağağaööoöur.

Hostes beni gördü, kızgın bi ifadeyle yanındakileri uyardı, hepsi ben koşarken bana bakıyordu. O anı kelimelerle tarif etmem imkansız. Hızlıca biletime ve çantama göz attıktan sonra trene bindim, arkamdan kapı kapandı. Derin bir oh çektim.
Yolculuk sırasında televizyonda Ice Age animasyonu oynuyordu, ve yanımdaki adam her sahnesinde katıla katıla gülüyordu. Hayatımda ilk defa Ice Age'e gülen birisini görüyordum. Sincapımsı şeyin her fındığı kaçırışında, mamutun kafasına her bişey düşüşünde, kedimsi şey her kayışında katıla katıla gülüyordu. Şaşkınlığımı gizleyemiyordum, ama kendime hakim oldum. Başka da ilginç bişey olmadı.
Ankara'da trenden indim. Yasin'in beni karşılaması lazımdı ama yoktu. Biraz etrafa bakındım. İstasyondan dışarı çıktım. Yasin geç kalmıştı. Uzaktan gördüm onu gelirken. Bir elinde tantuni, bir elinde Uykusuz, gocuğuyla koşa koşa istasyona geliyordu...