26 Mayıs 2011 Perşembe

Doğmuş Bebekten Notlar...


Aradan 3 yıl geçti ama her şey gün ışığı gibi net kafamın içinde. Her şey beyazlar içinde birinin bana vurmasıyla başladı. O zamana kadar nerede olduğumu hatırlamıyordum. Ama çok iyi biliyordum ki önceki halimden memnundum. Gözlerimi yavaş yavaş araladığımda acıdan bağırdığımı bir adamında bunları kameraya alışını çok iyi hatırlıyorum. İşte o anda kafamda bazı şeyler oluşmaya başlamıştı ama hala tam bir anlam çıkaramıyordum. Konuştukları şeyleri anlamıyordum ama herkes bana bakıp gülümsüyordu. 9 ay 16 günlük saltanatım sona ermişti ama sanırım buna alışabilirim diye düşündüm. Beni bekleyen zorlukların farkına varmak için çok küçüktüm(teknik olarak 2. dakika oynanıyordu). Takip eden yıllarda şahit olduğum şeyler sizi dehşete düşürebilir, o yüzden okurken demedi demeyin. Ev dedikleri yere geldiğimizin 3. günü kısa saçlı olan (sonradan bir yarış içerisine girerek bana tekrarlattıkları kelimelerden öğrenebildiğim kadarıyla "baba") benim için blog açtığından söz etti.
İşkence günleri başlamıştı. Her gün yüzlerce fotoğrafımı çekiyorlardı. Beni zorla güldürüyor, ağlatıyorlardı. Çok korkuyordum. Beni zorla yürütme işkenceleri tam 2 ay sürdü. Bıraksalar kendi başıma 1 ayda öğrenirdim. Yürüme anlarım onlar için karnaval havasında geçiyordu. Yürümeyi öğrendikten sonra işler dahada zorlaşmaya başladı. Uzun saçlı olan beni aç kuş sürülerinin içine koşmaya zorluyor adeta tehdit ediyordu. Direniyordum ama boşunaydı. sonunda korku içinde koştum ve o da benim fotoğraflarımı çekti. Memnun görünüyordu. aynı gün içinde tatmadığım kadar işkence tatmıştım. Zorla park aletlerine bindirilmeler, başka çocuklarla elele tutuşturmalar... Hatırladıkça kusacak gibi oluyorum. Hele kendilerini özgün sıfatlarla betimlettirme istekleri tam 2 yıl sürdü. Bana doğru eğilip "hadi anne de yavrum" "babba babba" deyişleri hala kulağımda çınlıyor. Eğer küfür etmeyi öğrenmiş olsam si....n gidin başımdan demeyi çok isterdim ama yalnızca korku dolu gözlerle beni kameraya alışlarını izliyordum. En sonunda korkudan ağzımdan yalnızca "abba" gibi saçma bir şeyler çıkmıştı. Kendi aralarında anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Dikkaleri dağıldı rahatladım derken bana dönmeleri uzun sürmedi. 3 yıl boyunca rahat bir uyku uyuyamadım rüyalarımda hep onları görüyor geceleri ağlayarak uyanıyordum. Annem ise sebepsiz yere altıma yaptığımı zannediyordu. Böylece geçti 3 yıllık korku imparatorluğum. Bunları yazma sebebim ise ileride bunları hatırlamıcak olmam ve onlara hiçbir intikam duygusu beslemicek olmam. Gelecekteki ben sana sesleniyorum "Onlar bu dünyadaki en büyük düşmanların. Arkanı kolla! Çünkü onlar kendilerini özel hissetme açlıklarını senin varlığınla doyuran canavarlar". Şimdilik bu kadar şimdi annem eve geldi babamın içkilerini yerine koymalıyım.

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Kızlarla alışveriş rehberi

Evet arkadaşlar, bu yazımızda kız arkadaşlarla veya kız arkadaşınızla (sevgili manasında) alışverişe giderseniz neler yapmanız neler yapmamanız gerektiği hakkında konuşacağız. Öncelikle kız iseniz veya alışveriş yapmaktan, mağaza gezmekten, vücudunuzdan kıvılcım çıkana kadar elbise denemekten hoşlanıyorsanız ekranınızın sağ üst köşesindeki kırmızı renkli çarpıya tıklamak suretiyle zaman kazanabilirsiniz.

Giyim mağazalarında erkeğin 3 görevi vardır:

1.si çanta taşımak: Marketlerdeki market arabaları giyim mağazalarında olmadığından dolayı, doğal seleksiyon onun yerini başka bir şeyle doldurmuştur.

Çözüm: Eğer çantayı emanet edebileceğiniz bir yer varsa çaktırmadan edin. Farkederlerse kıyamet kopabilir. Kızlarla çantaları arasında sizin asla anlayamayacağınız bir ilişki vardır. İçinde hiçbir zaman ne aradıklarını bulamasalar da, bavul gibi çanta varken ellerinde su şişeleri, defterler, poşetler gezseler de kesinlikle yanlarından ayırmazlar. Ayrıca bakmıyorlarken çantayı yere koymak veya bir yere asmak da geçici çözümler arasındadır.

2.si sıkılmak: Özellikle kız arkadaşınız siz sıkıldıkça alışverişi uzatacaktır. Dakikalarca, hatta saatlerce sürebilir. Arkeologlar elinde çantayla beklerken açlıktan ölen insan kalıntıları bulmuşlardır. Nasıl ki asansörden korkan biri varken asansörde zıplamak zevkliyse, kızlar için de siz sıkıldıkça uzatmak daha zevkli gelecektir. Sakın eğleniyormuş gibi yapmayın. Bunu hemen anlarlar ve sinirlenip günü size zehir edebilirler. Bir erkek olarak göreviniz sıkılmak ve söylenmektir.

Çözüm: Eğer dışarıda bekleme izni alabiliyorsanız sakın bu fırsatı tepmeyin; ama bu sadece teoride kalmış bir ihtimaldir. Mekana girdiğinizde ilk iş oturacak bir yer arayın. Eğer varsa tebrikler, şanslı %1’lik kısıma girdiniz (Unutmayın ki mağazalar kızlarla anlaşmalı çalışır, işkenceyi artırmak için asla oturacak bir yer koymazlar). Yapabiliyorsanız cep telefonunuzla oyun oynayın, internete girin veya arkadaşlarla mesajlaşın. Eğer yanınızda varsa bir şeyler okuyabilirsiniz. Söylentilere göre Dostoyevski Suç ve Ceza’nın 3. cildini kız arkadaşı alışveriş yaparken yazmıştır. Ama bunları size bakmıyorken yapın, işkenceyi azaltmanız onları kızdıracaktır. Son ihtimal ise mağazada gezmek, çalan tekno müzikle dans etmek, aynalara bakmak veya etraftaki saçma elbiselerle dalga geçmektir. Burası sizin hayalgücünüze kalmış.

3.sü fikir beyan etmek: Kızlar her ne kadar sizin fikrinizi sormak için sizi çağırdığını söylese de bu işin mazeretidir. Aslında onlar sadece diğer kızların fikirlerini dikkate alırlar. Hele benim gibi estetik, giyim ve moda anlayışınız sıfırsa hiç şansınız yok. Fikir beyan etmek zor iştir. Çünkü sürekli ters bir tepki alabilirsiniz.

Çözüm: Fikir beyan etmede 3 durumumuz var.

Durum 1: Kız arkadaş elbiseyi beğenmediyse; yapmanız gereken onun fikrine katılıp elbisenin ona gitmediğini, renginin kötü olduğunu, kesiminin ters olduğunu vb. söylemek. Sakın onun kendisi hakkında yorum yapmayın. Elbisenin ona dar/bol geldiğini, boyunun kısa/uzun olduğunu söylemek sizin sonunuz olabilir. Suç hep elbisededir. (Bir de “bu elbisenin yeri kötü” diye bir şey var. Söyleyince hemen kabul edip konu kapanır. Ne olduğunu hala bilmiyorum ama şifre gibi bir şey heralde.)

Durum 2: Kız arkadaş elbiseyi çok beğendiyse; yapmanız gereken çok basittir. Onun söylediği cümleyi aynen tekrar ederek onay vermek. Formülümüz “Evet + aynı cümle”. Örnek dialog:

-Ay bu bana çok yakıştıııııııı
-Evet bu sana çok yakıştı
-İçinde çok güzel oldum
-Evet içinde çok güzel oldun
-Ben bu elbiseyi almalıyım
-Bencede bu elbiseyi almalısın (“Bencede” opsiyonel! Yaratıcılığınızı kullanabilirsiniz)


Durum 3: Kız arkadaş kararsızsa; işte en zor durum. Burada yapmanız gereken onu iyi yönde desteklemektir. Eğer kötü yönde kararsızsa çok kısa cevaplarla yakıştığını söylemelisiniz. Eğer iyi yönde kararsızsa onu abartılı cümlelerle desteklemelisiniz. Unutmayın ki kızlar asla aldıkları elbiseden pişman olmazlar, bir kere giymeseler bile. Ama eğer sizin yüzünüzden bir elbiseyi kaçırırlarsa sizi zor günler bekliyor demektir. Örnek dialog:

-Ne bilim pek iyi durmadı gibi
-Bence fena değil
-Rengi de kötü
-Çantanla güzel durdu gibi
-Ne dersin alsam mı?
-Mutlaka al, hem zaten tek bu bedeni kalmış, sezon sonu gelmiş bir daha bu modelden çıkarmazlar, kaçırma derim ben



Bir rehberimizin daha sonuna geldik. Bu rehber sayesinde artık siz de yarınki alışverişte ne yapacağınızı düşünmeden gönül rahatlığıyla uyuabilirsiniz.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Ertelemek


Ertelemek sözlük anlamı olarak kendine yetebilmek ve dünyayı değiştirebilmek arasındaki ince çizgi olarak tanımlanır. Bazılarımızın hayatında yer etse de, bazılarımız için bir yaşam felsefesi haline gelmiştir. Öyle ki bazen o kadar zorlarız ki ertelemeyi bile erteleyebiliriz. Peki ertelemeyi hayatımızın hangi bölümlerinde görebiliriz? Ertelemek sadece birşey yapmamak değildir, ertelemek kahve yapmaktır, kısa bir süre uyumaktır, erik yemektir, bilgisayarda oyun oynamaktır, internette surf yapmaktır, arkadaşına mesaj çekmektir, arkadaşına çekeceğin mesajı silip yeniden yazmaktır, temiz hava almaktır, sigara içmektir, sırtüstü yatıp tavanı izlemektir, sırtüstü yatmadan tavanı izlemektir, pencereden dışarıyı seyretmektir, yemek yapmaktır, yemek yemektir, televizyon izlemektir, faturaların faize binmesidir, kitap okumaktır, liste yapmaktır, kağıda bir şeyler karalamaktır, sandalyeyi sallamaktır, yani kısaca yapacağın şeyin dışındaki her şeydir. Zavallıca bir potansiyele erişememe durumudur. Peki bu zavallıca durum hayatımızda olmazsa ve her birimiz potansiyel enerjilerimizi, kinetik enerjiye (E=1/2mv²) dönüştürsek ne olurdu peki? Neyse bunu sonra düşünürüm, Behzat Ç. başladı...