24 Haziran 2010 Perşembe

Adana'dan sıcak bir karşılama

Okullar kapandığından mütevellit yazılarımızı düzenli yazamıyoruz. Bu blogu takip eden kişilerden (70 milyon) özür diliyoruz. İlk başta yol yorgunluğu vardı. Sonuçta şehirler arası otobüs yolculuklarında geçti çocukluğumuz ve çantamızda otlu peynir kokusuydu babamız. Bunda hemfikirsek devam edelim. Sonra birtakım sebepler (ne oldu, savaş mı çıktı).Umarım bu başlangıçla beraber yazılarıma düzenli devam ederim.
Ve Adana!!!
Eskişehir'den binerken 20 derece olan hava, Adana'ya sabahın erken saatlerinde ulaşmama rağmen 34 dereceyi gösteriyordu. Öğlen vakti sokağa çıkma yasağı uygulanan güzel şehrimde sıcaklık ölçümü asfaltta yumurta kırılarak yapılıyor. Sıcaklıktan ziyade yüksek nem oranıdır Adana'yı Adana yapan. Hissedilen sıcaklık yer yer 50 derecenin üzerine çıkarken balkanlardan hiç bir soğuk hava dalgası gelmez. Arada Akdeniz'den gelir o soğukluk, yani buraya bazen güzel şeyler de gelirdi, ama hiçbiri uzun kalmazdı. Bazen o kadar sıcak olur ki meteorolojiyi arayıp "telefonunuzda bi bozukluk var ahizeye bi üfler misiniz?" diyesim gelir, sonrası malum.
Geçen gün gece 12de 31 derece olan sıcaklıktan dolayı balkonda atletle yatıyordum. Bu bir Adana geleneğidir. Normalde köylerde damda yatma olarak görülen bu uygulama, Adana'nın hızla şehirleşmesi sonucu dam kalmadığından balkona dönüşmüştür. Ortalama her 10 balkonun 6-7sinde atletle yatan bireyler görülebilir. Benim balkon maceram ise sabahın erken saatlerinde çiğ yağması sonucu hastalanmam ve 2 gün ateşli bir şekilde ( seksi anlamında değil) yatmamla sonuçlanmıştır. Böyle sürprizlerle doludur canım Adanam.
Adana'yla ilgili yazılarıma devam edecem(şalgam, şırdan, kebap, caner-tülin ve en önemlisi Murat Kekilli).

Bu arada milli doktorumuz Mehmet Öz'e Türkçe öğretmek için gönüllü olacam. Yanıma da alırım bi doktor ,ki muhtemelen Bucu veya Ender Saraç olacak (ikisini aynı kefeye koymak) çünkü başka doktor tanımıyorum, teknik terimleri de öğretirim. Hayır zaten doktorsun ne dediğin anlaşılmıyo, bi de üstüne kimsenin anlamadığı bi şiveyle konuşuyosun; hepten zararsın Mehmet. Senin şiven yüzünden kaç kişi yanlış şeyler yedi içti de genç yaşta telef oldular. Lütfen ama... Afedersin gapçuk ağızlı dicem de terbiyem elvermiyor. Bu işe bir an önce çözüm bul bak Rafet El Roman bile nasıl öğrendi Türkçe'yi, daha 2 sene önce kot pantelonla geziyodu.

4 yorum:

  1. yazıyı ilk okuma girişimim şirkettekilerin küçümseyici pis bakışları nedeniyle başarısız oldu.

    bu sefer gülmeyecem dedim, kendimi topladım, yeter ülen dedim. daha beter güldüm.

    hep de aynı yerde kaldım okurken. hep de ateşlendiğin(seksi anlamda olmayan) kısımda :D

    üçüncü okuma girişimimde orayı atlayıp da okuyacam gerisi böyle değildir dedim, rafet el romanda yine kapadım kendimi masaya...

    şimdi evdeyim, rahat rahat baştan sona okudum, rahat rahat güldüm, oh be dünya varmış

    YanıtlaSil
  2. Mehmet Öz kaça kadar program yapıyor? o kadar geç vakitte uyanık olup o programı izleyen insan zaten sağlıklı olamaz bikere uyku düzeni yok,,haydi ondan geçtim,, ne anlattığını anlamak zor--beyin felci ( evet beyin felci ben uydurdum beyin ..... kötü deyimini kullanmamak için ) geçirtir insana...bayılttı beni..
    (evet, sağlıklı değilim =( )

    YanıtlaSil
  3. az önce mahalleye gelen seyyar satıcının megafonla mahalledeki kadınlarla sohbet etmesi... işte bu canım adanam

    YanıtlaSil
  4. yaa demk bucu ve ender saraç.ı aynı kefee koamıosn

    YanıtlaSil