11 Temmuz 2010 Pazar

Cihan'ın ıssız ada günlüğü

1. GÜN
Sahilin kenarında yarı baygın uyandım. En son hatırladığım azgın dalgalar,geminin bi sağa bi sola beşik gibi sallanması ve üzerime doğru gelen bi düdüklü tencere. Ayağa kalktım ve üstüme bir baktım. Bütün o adalarda mahsur kalanların aksine benim üstüm hiç yırtılmamış ve yepisyeni bi takım elbiseyle adaya düşmüştüm. Cebimde bulduğum kalem ve "Mıçılar Otomotiv" ajandası sayesinde bu günlüğü tutuyorum. Bu adada hayatta kalmak için Robinson Crusoe, Survival- Kızlar Erkekler ve Murat Kekilli'den öğrendiklerimi kullanacam; umarım bu akşam ölmem.

2. GÜN
İlk gün adayı biraz gezdim. Anladığım kadarıyla ıssız ada. Neyse ki ıssız adaya düşersem yanıma alacağım üç şey de yanımda: Takım elbisem, kalem ve "Mıçılar Otomotiv" ajandam. Adayı gezişim sırasında keşif yapan çılgın bir kaşiften çok, takım elbise sayesinde, Adana Defterdarlığı'nı teftişe gelmiş gibi bir havam vardı. Akşam da denize girdim. Buz gibi valla, kimse de olmuyor o saatte, tenha oluyor deniz, sakin sakin giriyorum.

3. GÜN
Adayı iyice öğrenim diye gezme niyetiyle yola çıktım ama 100 metre ileri, 100 metre geri gittikten sonra sıkılıp sahilde güneşlenmeye karar verdim. Uyuyakalmışım. Uyandığımda amele yanığı olmuştum. Denizde 1-2 taş sektirdikten sonra ceketimi kemerime sıkıştırıp kravatı da kafama yandan bağladıktan sonra, gömleğimin de düğmelerini açarak "mari ye kafayı, mari ye beynini, iç iç kudur, kuduuuur" ezgileri eşliğinde göbek atmaya başladım, sonrasında "şakşuka" ve "ille de roman olsun"la devam ettim.

4. GÜN
Biraz da ormanı öğrenim diye tam ormana girerken bi kuş öttü koşarak geri kaçtım. Yok hacı girilmez bu ormana, iti var kopuğu var. Alimallah bi aslan gelse parçanı bulamazlar parçanı. Bu yaşta da maymunla sincapla muhattap olmayim. Sahil iyi, sahil güzel. Hiç değilse güvenilir, belki ilerde bi silah, mızrak neyin yaparım öyle girerim cangıla.

5. GÜN
5 gün boyunca bıktım muz yemekten, hindistan cevizi suyu içmekten. Bu bünye de istiyor sonuçta haftada 1 kebap şalgam. Biraz gezince koruk buldum yedim biraz. Elma, armut falan buldum da bu mevsimin meyvesi değil bu hormonludur şimdi. Ama erik iyi mahsül vermiş bu sene. Bu adada bi faydalı yiyecek yok arkadaş. O kadar gezdim bi acur, bi bezelye, bi fasulye bulamadım. Hele o yüzden bu afrikalılar böyle zayıf. Ben de her gün tropik yesem ben de dal gibi olurum valla. Adamların boğazlarından faydalı bişe geçmiyo ki, habire hazır yiyolar. Discovery Channel'daki adam gibi yılan kurbağa neyin yeyim dedim de o da yenmez be, siğil atar o siğil.

8. GÜN
Valla üşendim 2 gün yazmadım. Pek de bişe olmadı gerçi, tüm günüm denizle, kumla, tropikle, timsahlara taş atmakla geçiyo. Kaç gün oldu bi yaralı parmağa işemişliğim yok. Bi dam yapim başımı sokacak dedim de, bu gün yatim yarın erken kalkar başlarım.

9. GÜN
Hava çok sıcak. Takım elbise de kırışmasın diye çıkarıp palmiyeye astım. Bi denize batıp çıktım ki bi de ne görim. Zencinin biri bana bakıyo. Koştum giydim takımı. Valla zencinin karşısında sakat iş öyle takımsız. İletişime çalıştım da türkçe de bilmiyo ingilizce de."Ich mache meine hausaufgaben" dedim yok, "Je'taime" dedim yok,"Koniçiva" dedim yok,"Adios Amigos" dedim yok, anca "unga bunga" desin bu. En son vuvuzela dedim de heyecanlandı." He gel o zaman" dedim, palmiye yaprağıyla bi top yaptım, taşları da koyduk, bunla tek kale maç yaptık mini dünya kupası mahiyetinde. Buna bi çalım attım sonra da topu çizgiye getirip kafayla yavaşça içeri attım, gittim denize karşı okçu hareketi yaptım, Türkiye ilk defa dünya şampiyonu olmuştu.

10. GÜN
Buna Türkçe öğretmeye çalıştım dili dönmedi, 1-2 küfür öğrettim bıraktım. Unutmasın diye tüm gün adada bağıra bağıra küfür ediyo. Geldi bana bakarak söledi, sinirlendim "sıs len" dedim ağzının ortasına vurdum bi tane, gitti palmiyede ağladı. Hala birbirimizle küfürleşerek iletişiyoruz. Geçen yemek yerken konuşmaya çalıştı "lan bari sofrada etme be günahtır" dedim, alındı.

11. GÜN
Bu zenciye bi isim bulmak lazımdı, böyle zenci aşağa zenci yukarı kötü oluyo, insanın aklına binbir türlü şey geliyo. Geldim yanına senin adın "Cumartesi" olsun dedim. Sonra düşündüm de çok özenti oldu. "Veysel" olsun senin adın dedim. Aklıma gelen ilk ismi söylemiştim. O da olmadı. Zenciye Veysel hiç yakışmadı, hadi Süleyman falan daha bi zenci ismi ama Veysel ne ya, insanın aklına direk beyaz, uzun boylu, kolormatik gözlüklü bi adam geliyo. Aklıma gelen en karizmatik zenci adını verdim buna "Mc Hammer" dedim.Bi de elense çekmeyi öğrettim, kimi görse deniyor, kaplumbağa falan hep şikayetçi ama babundan temiz bi dayak yedi.

12. GÜN
Bi balıkçı teknesi geldi. Buna dedim ki git ormana maymun seni çağırıyo. İnandı kerizim, yüzdüm gittim bindim tekneye, ne alacam yanıma elalemin zencisini, daha da arayıp sormam zaten faydasızı. Ada da ne sıkıcıydı arkadaş, çıkmadı ki bi kutup ayısı falan LOST olsa, Kate olsa böyle bilim adamları falan havamızı bulsak. Allahım düşmanımı düşürmesin, bi lokma ekmeğe hasret kaldık, korkudan uyuyamadık zencinin yanında. Kaç günü ziyan ettik kumda cangılda. Bundan sonra da denize gitmem zaten tatile, varsa yoksa Kumburgaz.

4 yorum:

  1. keşke seni kurtrn tekne yerne yasin paşanın gemisini yöneten kaptan sivilcemoğllrı olsadı ahh chn ah hep eksk bırakıosn..)=

    YanıtlaSil
  2. ya ama haylgücne hayranım senn yaa çok i yazmşsn tebrk eder yazdıklrınn devmnın gelmesini dilerim:D

    YanıtlaSil
  3. uzun bir aranın ardından dönüşün vuvuzela gibin olmuş

    YanıtlaSil
  4. ıssız adaya takım elbiseyle düşesim geldi :)

    YanıtlaSil