12 Ekim 2010 Salı

Yeşiiiiiiiil yeşil

Herkese merhaba. Bugün insanlığa faydalı bişe yapacam ve bir blog tanıtacam. Çevreci bir blog sitesi, yani "green blog". Adresi: http://didigetsgreener.blogspot.com Blog bizzat benim kuzenime ait. Bunu önemle söylüyorum ki nasıl bi aile olduğumuzu anlayın diye. Ailede herkesin blogu var bizde. Birinin olmazsa aileyle arası soğuyor, hafiften dışlanıyor,aramıza almıyoruz, yazın yaptığı kumdan kalelerini yıkıyoruz. Yoksa ben keyfimden yazmıyorum yani.Aile geleneği...
Biraz kuzenimden bahsedim. Kendisi öngörülebileceği üzere çevreci. Baya çevreci ama böyle insanlarla bu konuda diyaloğa giriyor, pazarda falan sosyal mesajlar vererek dolaşıyor, Panter Emel'in çevreci halini düşünün,ama pencereden falan atlamıyo (gerçi bir gün bekliyorum organik balın içine falan). Zaten sitesinde de çevreciliğin kurallarını kendi üzerinde deneyip bizle paylaşıyor.
Mesela poşet kullanmıyor. Alışverişler sırasında herşeyi elde taşıyor. Pazara gidiyoruz taneli bişe alacak diye çok korkuyorum. Allah vere mandalina falan alsa yapacak bişe yok.Onla gezerken hep çok cepli pantolonlar giymek gerekiyor. Kuruyemişçiye gidiyoruz 100 gram leblebi alsa işkence oluyor. Tamam çevreci ama olan kendi çevresine (biz) oluyor. Hani çevreciydin.
Hayatı extreme (uçlarda) yaşayan bi insan. Mesela blogdan son günlerin ilk cümleleri:

6. gün-->Today, in the morning, i met with my dear, crazy, creative friend
7. gün-->Yesterday, i had a loooonngg period of sleeping
8. gün-->Today was extremely exhausting
9. gün-->Today was a great day!!
10.gün-->I bought Organic Honey,it was sooooooo expensive

Zaman konusunda da ekonomik. Annelerimizin dediğinin aksine her zaman 2 işi bir arada yapar. Mesela temizlik yaparken rusça öğrenir,ders çalışırken farsça öğrenir. Geçen sordum ne yapıyorsun diye "almanca öğreniyordum, kuru kuruya gitmedi bi yandan evi boyadım dedi".
Gelelim bloga. (bloga ne ya? bloğa olsaymış bari. bu da olmadı gerçi söylerken midem bulandı) Linke tıklayıp siteye giriyoruz ve sürpriz. Blog ingilizce. Why? I don't know. Şimdi kuzenimin bi arkadaş çevresi var; anladığım kadarıyla bunlar ortak bi Türkçe'de buluşamadıkları için ingilizce konuşuyorlar. Sevinçlerini, üzüntülerini, heyecanlarını, aşklarını, sevdalarını hep ingilizce yaşıyorlar. Böyle sürekli ingilizce konuşarak gezen ama Türk bi grup düşünün. Yerli turist dedikleri bu heralde. Erasmus'da Türkiye çıkmış hepsine.
Her ay kendine bir challenge koyuyor (verb:general term referring to things that are imbued with a sense of difficulty and victory) (fiil: meydan okuma) ( ya görev gibin işte, hedef de olur) (yazının devamını parantezlerle devam ettirecem)(şaka şaka)(Ve bu yılki Nobel Edebiyat ödülü, edebiyat tarihinde üst üste en çok parantez açan Cihan Öngün'e gidiyor)(konudan saptık yeni paragraf açıyorum)(bak biliyosanız açmiyim)
Nedir bu challenge'lar.Mesela bir ay alışveriş yapmıcam diyo. Veriyo ev arkadaşına parayı ona aldırıyor. Oldu mu? Olmadı. Bir ay no-packed food diyor. Nası yapıyor anlamıyorum. Süt içeceği zaman bardakla bakkala gidip içip geri mi eve dönüyor bilmiyorum artık. Ya da kendine güğüm mü satın aldı?
Neyse şaka bir yana bu blogu okuyun da çevreci bir insanın günleri nasıl geçer öğrenin, biraz çevreci olun. Çevreci olmak iyi insan olmanın 1. şartıdır. "Yemeğini evde yiyecen, aveadan aveaya konuşacan,bi de kombiyi az yakacan hacı" gibi cümlelerle kendinizi kandırmayın. BİR DE HAYVAN GİBİ SAĞA SOLA ÇÖP ATMAYIN ÇOK SİNİRLENİYORUM!!!

1 yorum: